AGÜ News ekibi olarak, geçtiğimiz aylarda TÜBİTAK tarafından 2,4 milyon TL destek alan MTM Biyoteknoloji şirketinin kurucusu Abdullah Gül Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Araştırma Görevlisi Dr. Fatih Altındiş ve ekibin üyelerinden Elif Didar Dingil ile aldıkları destek ve şirket hakkında bir röportaj gerçekleştirdik.
MTM Biyoteknolojiyi kurma fikri nasıl ortaya çıktı, bu süreçte ne gibi zorluklar yaşadınız?
Fatih Altındiş: MTM Biyoteknolojiyi kurma fikrinin iki aşaması var. İlk aşamada, kendi doktora tezimde beyin sinyalleri analizi üzerine çalıştım ve bunun günlük hayata uyarlanabilirliği üzerine düşündüm. Sonra böyle bir kulaklık fikriyle bunun gerçek hayatta daha uygulanabilir olabileceğini düşündüm ve TÜBİTAK Tekno Girişim desteğine başvurdum. Bu destekle şirketleşme sürecine başladık. İkinci aşama ise tam şekil aldığı kısım. Doktora tezim için Fransa’ya gittiğimde, buradaki yakın arkadaşım ve şirket ortağım Oğuzhan Ayyıldız, üniversitedeki bir ders sırasında Elif ve Pınar ile tanıştı ve onların DEHB (Dikkat Eksiliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) ile depresyon hastalarına yönelik bir mobil uygulama fikrinden bahsetti. Bunun üzerine, beyin sinyalleriyle dikkat eksikliği ve duygu durumu analizini birleştiren, mental sağlığı destekleyen bir ürün fikrini geliştirdik.
Elif Didar Dingil: Kendi açımdan bahsedecek olursam, benim hikayem biraz daha farklıydı. Üniversitedeki bir ders sırasında, mental hastalıkların bir engel olarak görülebileceğini fark ettim. O dönemde bana DEHB tanısı konmuştu ve birçok uygulamayı denedim; ama hiçbiri uzun süre işe yaramadı. Dersin son projesi için DEHB'e yönelik bir uygulama tasarlamayı düşündüm ve kendi psikoloji birikimime dayanarak bir uygulama tasarladım. Bu fikir daha sonra Oğuzhan Hoca tarafından çok beğenildi ve projeye entegre edildi. Yani aslında DEHB ile ilgili kişisel deneyimlerim, projeyi geliştirme sürecinde bana çok yardımcı oldu.
TÜBİTAK 1507 KOBİ Ar-Ge Desteği kapsamında 2,4 milyon TL destek aldınız. Sizce bu destek projenizin hangi yönlerine katkı sağladı?
Fatih Altındiş: Bu destek, teknoloji seviyesi belirli bir seviyede olan ürünleri ticarileştirmeye ve piyasaya hazır hale getirmeye yönelik girişimlere veriliyor. Önümüzde toplam 12 ay var ve bunun 2 ayı geride kaldı. Bu süreçte ürünü piyasaya hazır hale getireceğiz. Ayrıca, bu destekle beraber yatırımcı bulma çalışmalarımız da kolaylaşıyor.
Yarattığınız uygulamanın günlük hayatta kullanacak olan bireylerin hayatına ne gibi etkisi olacağını düşünüyorsunuz?
Elif Didar Dingil: Uygulamayı geliştirirken, DEHB ve depresyon hastalarındaki iki ortak semptom olan odak problemi ve duygusal düzensizliğe odaklandık. Ancak bir teşhis olmadan da uygulama kullanılabilir. Günlük hayatta odaklanma veya duygu kontrolünde sorun yaşayan biri, bu sorunları uygulama ile geliştirebilir. Örneğin, odağımı kaybettiğimi fark edemediğim zamanlar bile oluyor ve bu benim için büyük zaman kaybı. Bu yüzden, uygulamanın bunu bana biyolojik olarak bildirmesi işlerimi hızlandıracak, zaman kazandıracak ve beni bu konularda eğitecek. Uygulamayla beraber odaklanmayı artırmayı ve duygusal durumu anlayıp sorunları aşmayı hedefliyoruz.
Fatih Altındiş: Biz bu uygulamayla, beyin sinyallerini devreye aldığımızda yapılan geliştirme çabalarının ne kadar faydalı olduğunu da ölçmüş oluyoruz. Yaptıklarımız bize ne kadar fayda sağlıyor, bunu ne kadar verimli bir şekilde yapabiliyoruz? Bunu gözlemlemek hem motivasyon sağlıyor hem de geliştirmelere yön veriyor.
Projenin en dikkat çeken unsurlarından biri, EEG sinyallerini kulak içinden ölçebilmesi. Bu yöntem nasıl bir yenilik getiriyor?
Fatih Altındiş: Beyin sinyalleri normalde kafanın farklı bölgelerinden alınabiliyor; ancak bunun için genelde kask benzeri cihazlar kullanılıyor. Bu cihazlar daha çok deneysel çalışmalara uygun ve günlük hayatta kullanımı zor. Mevcut çözümlerden bazıları kafa bandı şeklinde, ancak bunlar da hem görsel olarak rahatsız edici hem de pratik değil. Son yıllarda, kulak içinden beyin sinyalleri ölçme çalışmaları başladı. Ancak bu alandaki en büyük eksiklik, sinyalleri alabilecek küçük ve kullanışlı cihazların piyasada bulunmaması. Biz bu soruna çözüm olarak, mevcut kulaklıklara bir yastık entegre ediyoruz. İçine yerleştirilen çip sayesinde beyin sinyallerini alıyor ve bu veriler uygulama üzerinden takip edilebiliyor. Kişi kulaklığını normal kullanım alışkanlığını hiçbir şekilde değiştirmiyor; sadece bu eklenti sayesinde beyin sinyallerini alıp uygulamayla verileri takip edebilme fırsatı buluyor.
AGÜ ve Kayseri Üniversitesi’nden gelen akademik bilgi birikimi, projenin şekillenmesinde nasıl bir rol oynadı?
Fatih Altındiş: Kayseri Üniversitesi’nden Osman Gökhan hocamız var. O, bilgisayar mühendisi ve IoT cihazlar üzerinde bir doktora tamamlamıştı. Küçük cihazlardaki iletişimin verimli olmasını, performansın yüksek olmasını ve mobil uygulama içerisinde daha kompakt bir çalışma olmasını sağlıyor. Oğuzhan Ayyıldız da doktorasını medikal yapay zeka üzerinde çalışmıştı. Bu da bizim geliştireceğimiz yapay zekanın kişiye özel çözümler sunmasına katkı sağlıyor. Ben de beyin sinyallerinin analiz kısmına daha çok ağırlık veriyorum. Uygulamanın içeriğiyle alakalı Elif Didar Dingil ve Pınar Eroğlu görev alıyor. Üç mühendis arkadaşımız da var: Atıf Koçak, Ömer Bozkurt ve Şaban Horoz. Onlar da devrenin geliştirilmesi ve gömülü yazılımlarının hazırlanması kısmında çalışıyorlar. Ekibimiz bu şekilde çalışıyor. Sonuç olarak, farklı uzmanların bir araya geldiği güzel bir ekibimiz var ve herkes daha fazla sorumluluk almaya çalışıyor.
Projenizin uzun vadede bölgesel ve ulusal inovasyon ekosistemine nasıl bir katkı sağlamasını bekliyorsunuz?
Fatih Altındiş: İlk olarak, Avrupa’nın İnovasyon Konseyi’nin hızlandırıcı programına başvurduk. Eğer istediğimiz fonu alırsak, Türkiye’de bu fonu alan ilk şirket olacağız. Projemizi ürüne dönüştürüp ticari başarıyı yakalarsak, merkezi Kayseri’de olan ve istihdamı burada tutan bir şirket olacağız. Hedefimiz, ulusal anlamda katma değeri yüksek, dünyaya hitap edebilen bir ürün geliştiren az sayıdaki Türk şirketinden biri olmak. Bu, ülke ihracatına katkı sağlarken aynı zamanda Kayseri’den çıkan güçlü bir teknoloji şirketi oluşturma fırsatı da sunacak. Özellikle Kayseri’de bu tarz projeleri hayata geçirmek bana çok heyecan verici geliyor.
MTM Biyoteknoloji’nin yenilikçi yaklaşımı ve disiplinler arası ekibi, teknoloji ile sağlık alanında fark yaratmayı hedefliyor. Kulaklık teknolojisiyle beyin sinyallerini analiz eden bu proje hem bireysel kullanıcılar hem de ulusal inovasyon ekosistemi için büyük bir potansiyele sahip. Kayseri’den çıkan bu başarı hikayesi, ilham verici bir örnek olarak dikkat çekiyor.