AGUNews

Aralık 2024, Sayı 87

Dr. Abdulkadir Köse ile Röportaj

Ahmet Kayapınar Aralık 2024, Sayı 87 59
Dr. Abdulkadir Köse ile Röportaj

Okulumuzun Bilgisayar Mühendisliği akademisyenlerinden Dr. Abdulkadir Köse ile, geçtiğimiz günlerde kabul edilen Avrupa Birliği Projesi hakkında, biraz da 6G ve genel olarak akademi hakkında konuştuk.

Merhabalar Abdulkadir Hocam, hoş geldiniz. Nasılsınız?

Merhabalar Ahmet Hocam, hoş bulduk. İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?

Çok teşekkür ederim, sağ olun. Bugün sizle, bilgisayar mühendisliği alanında gerçekleştirdiğiniz etkileyici projelerden birini konuşacağız. Özellikle Avrupa Birliği kapsamında kabul edilen, 6G teknolojisine dayalı projenizden bahsedeceğiz. Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Tabii ki. Ben Abdulkadir Köse, 2021 yılından beri Abdullah Gül Üniversitesi’nde bilgisayar mühendisliği bölümünde görev yapıyorum. Öncesinde kazandığım YLSY bursu ile Doktoramı İngiltere’de, University of Surrey’deki 5G İnovasyon Merkezi’nde tamamladım. Doktora çalışmamı 5G ağlarında, bağlantılı otonom araçlar için mobilite yönetimi üzerine yaptım. Doktoram sırasında İngiltere Mühendislik ve Fizik Bilimleri Araştırma Konseyi (EPSRC) ve Jaguar Land Rover tarafından desteklenen bulut tabanlı gerçek zamanlı otonom araçlar projesinde araştırmacı olarak çalıştım. Şu an, doktoram sırasında çalıştığım konuları daha ileri seviyelere taşımak ve yeni güncel alanlar üzerine akademik araştırmalar yapıyorum.

6G teknolojisi, üzerinde çalıştığınız projenin temelini oluşturuyor. 5G’den farkı nedir ve geleceğe nasıl yön verebilir?

6G’yi anlamak için öncelikle şu nesil kavramını açıklayalım. "G," İngilizce "generation" yani "nesil" anlamına geliyor. 4G 2010’larda, 5G 2020'lerde kullanılmaya başlandı ve böylece 10 yılda bir yeni bir nesile geçiyoruz. Tahmin edeceğiniz üzere 6G’nin de 2030’da kullanıma girmesi planlanıyor.

5G ile daha çok hız, düşük gecikme ve güvenilir haberleşme ile çeşitli uygulamalara odaklanmıştık; otonom araçlar veya endüstriyel nesnelerin interneti gibi. 6G’de ise sürdürülebilirlik, yeşil haberleşme, kablosuz haberleşme ve algılamanın birleşimi gibi daha ileri hedefler var. Örneğin, bir baz istasyonu yalnızca haberleşme için değil, aynı zamanda bir sensör olarak kullanılabilecek.

Bir diğer önemli hedef, fiziksel, dijital ve biyolojik dünyanın birleşimi. Örneğin, Neuralink gibi projelerle beyinlerin kablosuz olarak iletişim kurabileceği bir “beyin interneti” konuşuluyor. Ayrıca, koku ve tat gibi duyuları kablosuz olarak aktarma, kablosuz enerji transferi gibi uygulamalar da gündemde. 

6G’ye ek olarak, bir de “Open RAN” kavramını duydum. Bu konuda da bilgi verebilir misiniz?

Tabii. Open RAN (Radyo Erişim Ağı), haberleşme altyapısını daha modüler ve esnek hale getiren bir mimari. Geleneksel sistemlerde, baz istasyonları ve ekipmanları genellikle tek bir üreticiye bağımlıydı. Ancak Open RAN ile bu bileşenler ayrıştırılıyor ve standart bir protokol ile bir arada çalışabiliyor.

Bu sistem sayesinde farklı üreticilerden ekipman satın alarak maliyetler düşürülebiliyor ve yenilikçi çözümler geliştirmek kolaylaşıyor. Ayrıca, yapay zeka tabanlı bir kontrol mekanizması ile enerji verimliliği ve kaynak yönetimi optimize edilebiliyor.

Peki, projeniz bu iki kavramı nasıl bir araya getiriyor ve hedefleriniz nelerdir?

Projemiz, Avrupa Birliği’nin Celtic-Next programı kapsamında destekleniyor. Bu, uluslararası iş birliğine dayalı bir platform. İngiltere, İspanya, Portekiz ve Türkiye’den paydaşların olduğu toplamda 5 milyon Euro bütçeli projemiz, Open RAN mimarisi ve 6G’nin birleşimi ile daha sürdürülebilir, akıllı ve yenilikçi bir haberleşme sistemi geliştirmeyi hedefliyor.

Projenin ilk aşaması olan uluslararası değerlendirme sonucunda etiket yani onay sürecini Şubat 2024’te almıştık. Şimdi ulusal fonlardan aldığımız destek ile hayata geçireceğiz. Hedefimiz, haberleşme teknolojilerini yalnızca hız ve kapasite açısından değil, enerji verimliliği, sürdürülebilirlik ve erişilebilirlik açısından da bir sonraki seviyeye taşımak.

Peki bu uluslararası projede yer almanızın ardındaki motivasyon nedir? Bu projeye sizi iten unsurlar nelerdir?

Öncelikle bu projeyi kazanmamız büyük bir başarı olarak görünüyor, ancak arkasında olumsuz sonuçlanan birçok proje başvurusu da bulunuyor. Ufuk Avrupa projeleri kapsamında, 6G-SNS, MSCA-DN gibi birçok çağrıya başvuru yaptık. Bu süreçte kazanılan deneyimler bizi bugünkü noktaya getirdi diyebiliriz.

Bu projelerin prestiji, ülkemiz açısından önemli bir fon kaynağı olmaları ve üniversitemizin iş birliği potansiyelini artırması nedeniyle bizim için öncelikli. Ayrıca, uluslararası paydaşlarla çalışmak, onların teknolojik ve bilimsel düzeylerini gözlemlemek, belli bir teknoloji transferi sağlamak ve katma değeri yüksek yerli bir ürün oluşturmak açısından da kıymetli.

Kişisel motivasyonuma gelirsek, 2016 yılında doktora için çalışmak istediğim alanı belirlerken kablosuz haberleşme alanında en popüler alanın 5G olduğunu fark ettim. Bunun üzerine bu alanda dünyadaki en büyük araştırma merkezlerinden birine sahip University of Surrey'deki 5G İnovasyon Merkezi'ni hedef aldım. Oradaki açık 5G test sahası sayesinde kampüs içinde 5G uygulamalarını deneyimleme şansımız oldu. Şimdi ise 6G çalışmalarının henüz başlangıcındayız ve bu alanda 2030 hedeflerine ulaşmak için katkı sağlama amacı taşıyoruz. Bilimsel ve teknolojik yeniliklerin endüstride uygulanabilirliğini de göz önünde bulundurarak ilerliyoruz.

Genç mühendis adayları için uluslararası projelerde yer almanın önemini nasıl açıklarsınız?

Bu tür projeler hem teorik hem de pratik anlamda öğrenciler için büyük fırsatlar sunuyor. Örneğin, Sanayi Ar-Ge projeleri sayesinde öğrenciler sadece bizimle değil, endüstrideki firmalarla da çalışarak gerçek sistemleri gözlemleyebiliyor ve iş birliği yapabiliyor. Bu, kariyer açısından önemli bir basamak. Ayrıca, ulusal ve uluslararası konsorsiyumlara dahil olmaları, ileride doktora programları veya iş teklifleri açısından avantaj sağlıyor.

Bir mühendis olarak klasik problemlerin ötesine geçip çığır açıcı problemler üzerinde çalışarak çözümler üretmek, kişisel ve profesyonel gelişim açısından çok önemli. Bildiğiniz gibi yapay zekâ uygulamaları hızla gelişiyor, ancak bizim farkımız olaylara farklı perspektiflerden bakarak yaratıcı çözümler sunabilmemiz. Özellikle, projelerin sosyal, ekonomik ve çevresel etkilerini değerlendirmek kritik bir beceri.

Genç mühendis adaylarına tavsiyem, çalışmalarını daha derinlemesine ve yenilikçi bakış açısıyla yürütmeleri. Cal Newport’un Deep Work kitabında da bahsedildiği gibi, bir konuda derinleşmek üretkenliği artırıyor ve yaratıcı çözümlere olanak tanıyor. Disiplinler arası çalışmalara ve sürdürülebilirlik gibi global meselelerde katkı sağlayabilecek alanlara yönelmeleri de oldukça önemli.

 

Katılımınız ve değerli paylaşımlarınız için çok teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim, çok keyifli bir sohbet oldu.